__temp__ __location__

Veri merkezlerinde iklim değişikliği etkilerinin analizi

Veri merkezlerinde iklim değişikliğinin etkisini yükselten riskler ve sürdürülebilirlik arayışı hakim.

Veri merkezlerinde iklim değişikliği etkilerinin analizi

Dijital dünyanın kalbini oluşturan veri merkezleri, iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle her zamankinden daha büyük bir tehdit altında. Maplecroft’un yeni araştırmasına göre, dünyanın en büyük 100 veri merkezi merkezinin %52’si şimdiden yüksek veya çok yüksek iklim riskiyle karşı karşıya. Artan küresel sıcaklıklar, soğutma sistemlerinin daha fazla enerji ve su tüketmesini gerektiriyor; bu da zaten yüksek olan kaynak kullanımını daha da artırıyor. Özellikle yapay zeka, bulut bilişim ve veri depolamaya olan talep hız kesmeden artarken, sektörün enerji ve suya olan bağımlılığı sürdürülebilirlik tartışmalarını alevlendiriyor. 2040 yılına kadar Asya-Pasifik ve Orta Doğu’daki veri merkezi merkezlerinin tamamının yüksek risk altında olması bekleniyor. Ayrıca, birçok merkez su stresi yaşanan bölgelerde yer alıyor ve bu da sosyal ve politik çatışma ihtimalini artırıyor.

Veri merkezlerinin bulunduğu bölgelerde, altyapının ısınmaya ve su sıkıntısına karşı dayanıklılığı büyük önem taşıyor. Maplecroft, 2040’a gelindiğinde her üç veri merkezinden ikisinin, 2080’e kadar ise beşte dördünün risk altında olacağını öngörüyor. İngiltere ve ABD gibi ülkelerde son yıllarda yaşanan aşırı ısınma kaynaklı kapanmalar, bu riskin ne kadar gerçek olduğunu gösterdi. Özellikle Abu Dabi, Dubai, Lagos, Johannesburg, Los Angeles, San Diego, Chennai ve Yeni Delhi gibi şehirler, önümüzdeki yıllarda veri merkezi faaliyetleri için yüksek riskli bölgeler arasında yer alıyor. Araştırma, 2030’a kadar veri merkezlerinin yarısından fazlasının su stresi yüksek alanlarda olacağını belirtiyor; bu da hem yerel hem de küresel düzeyde veri merkezi işletmecileri için önemli bir endişe kaynağına dönüşüyor.

İklim kriziyle mücadelede veri merkezlerinin sorumluluğu artıyor

Veri merkezleri yalnızca iklim değişikliğinin etkilerinden zarar görmekle kalmıyor; aynı zamanda yüksek enerji tüketimiyle bu süreci hızlandıran faktörlerden biri oluyor. Sektör temsilcileri, sürdürülebilir tedarik zinciri ve insan hakları başta olmak üzere, sosyal ve politik risk faktörlerini de gözetmek zorunda olduklarını vurguluyor. Capucine May ve Laura Schwartz’a göre, yükselen iklim tehditlerini sosyal ve politik risklerle birlikte değerlendirmek, sadece işletmelerin kendi sürdürülebilirliği için değil, aynı zamanda yatırımcılar ve müşterilerle kurulan güven ilişkisi açısından da kritik bir öneme sahip. Bu yüzden, veri merkezi operatörlerinin enerji verimliliğini artıran, su kullanımını azaltan ve dayanıklılığı yükselten yenilikçi çözümlere yatırım yapması kaçınılmaz görünüyor.

Bunun yanı sıra, düzenleyici kurumların ve yatırımcıların sürdürülebilirlik kriterlerini daha yakından takip etmesi, veri merkezi işletmelerini yeni stratejiler geliştirmeye zorluyor. Sektörün geleceği; enerji dönüşümü, yeşil teknolojiye yatırım, su yönetimi ve iklim uyum stratejileriyle şekillenecek. İklim değişikliğinin etkisi giderek daha somut bir tehdit haline gelirken, veri merkezleri hem kendi operasyonlarını korumak hem de dijital ekosistemi ayakta tutmak için sürdürülebilirlik yolunda kararlı adımlar atmak zorunda. Önümüzdeki yıllar, bu dönüşümün hızını ve başarısını belirleyecek.

Paylaş:
Merih KARAAĞAÇ
Merih KARAAĞAÇ

Merih, 5 yıldır teknoloji alanında editörlük yapıyor. Bilim, yapay zeka, donanim ve mobil teknolojiler konusundaki yazıları düzenliyor. Bilim ve yapay zeka konularında uzmanlaşmış.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.