Merih KARAAĞAÇ
Merih, 5 yıldır teknoloji alanında editörlük yapıyor. Bilim, yapay zeka, donanim ve mobil teknolojiler konusundaki yazıları düzenliyor. Bilim ve yapay zeka konularında uzmanlaşmış.
Beynimizin hafızası, bilgisayarlar gibi dolup taşmaz; onun çalışma prensibi çok daha esnektir.
Günlük hayatımızda telefonlarımızın ya da bilgisayarlarımızın hafızası biterken endişeleniriz, peki beynimizde de benzer bir sınır var mı? Bilim insanları, sağlıklı bir insan beyninin sabit bir kapasiteye sahip olmadığını ve neredeyse sınırsız miktarda bilgiyi depolayabildiğini söylüyor. Çünkü beyin, anıları izole klasörlerde değil; birbirine bağlı ve dağılmış nöron ağlarında saklar. Tek bir olayın farklı parçaları, duygular, görüntüler, sesler ve tatlar gibi çeşitli beyin bölgelerine yayılır. Böylece bir anı tekrar hatırlandığında, bu ağların yeniden etkinleşmesiyle bütünleşik bir şekilde canlanır. Beyin, bu esnek depolama yöntemi sayesinde, yeni bilgiler için sürekli yer açar ve eski anılarla yeni anılar arasında bağlantılar kurar.
Her bir nöron birden fazla anıya katkıda bulunur ve böylece potansiyel kombinasyonlar katlanarak artar. Yani beynin hafıza sistemi, bilgisayar disklerinden farklı olarak, dolmaz ve tükenmez bir yapıya sahiptir. Fakat bu durum, neden her şeyi hatırlayamadığımız sorusunu gündeme getirir. Bunun nedeni, beynimizin sınırsız veri depolama kapasitesi olsa da, bilgilerin uzun vadeli hafızaya geçişinde bir filtre ve önceliklendirme mekanizması olmasıdır. Beyin, hayatta kalmamıza ve geleceği tahmin etmemize yardımcı olan önemli verileri seçip kaydeder. Yani, tüm ayrıntıları değil, sadece yaşamımızda işimize yarayacak olanları tutar ve geri kalanını siler veya genelleştirir.
Beynin hafıza sistemi, mükemmel bir arşivden çok, işe yarar ve gerekli olanı depolamaya evrildi. Bir olayı tam olarak hatırlamamız gerekmeyebilir; önemli olan, o deneyimden elde ettiğimiz genel ders ya da şemadır. Örneğin, her sabah okula giderken yaşadığınız küçük detayları ayrı ayrı depolamak yerine, beyniniz genel bir “okul yolu” deneyimi oluşturur. Ancak yolculuk sırasında sıra dışı bir şey yaşarsanız – mesela yolu sel basarsa – o zaman bu detay hafızanızda daha kalıcı olur. Bu yöntem, beynin daha verimli çalışmasını ve gereksiz ayrıntılardan arınmasını sağlar. Dağıtılmış hafıza sisteminin bir avantajı da, bir grup nöron hasar görse bile, anının diğer parçalarının kolayca kurtarılabilmesidir.
Kapasite sınırsız gibi görünse de, önemli olan bilgiye ne kadar öncelik verdiğimiz ve nasıl sakladığımızdır. Hafızamızın asıl sınırı, depolama alanı değil; hangi bilgilerin uzun süreli belleğe aktarılacağına karar veren sistemlerdir. Bu seçici depolama, gereksiz ayrıntılara değil, bizi koruyan ve uyum sağlamamızı sağlayan bilgilere odaklanır. Yani, hayatımızda sürekli karşılaştığımız ve tekrarlanan olayları, beyin otomatik olarak genelleyerek kaydeder. Bu sayede hem enerji tasarrufu sağlanır hem de yeni bilgilere yer açılır.
Bir dahaki sefere anahtarınızı ya da kahve fincanınızı nereye koyduğunuzu unuttuğunuzda, hafızanızın dolduğunu düşünmek yerine, beyninizin sadece önemli olana odaklandığını hatırlayın. Aslında bu unutkanlık, beynin gelişmiş ve verimli çalışan bir sisteme sahip olduğunun işaretidir. Hafıza sistemimiz, her anı kaydetmek için değil, hayatta kalmamıza ve değişen koşullara uyum sağlamamıza yardımcı olmak için evrimleşti. Bu da demek oluyor ki, hafızamızın tükenmesi değil, işlevsel olarak kendini sürekli yenilemesi ve güncellemesi esas olandır.
E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.